05 Ocak 2025 - Pazar
Sağlık
“Sağlık gibi dost, hastalık gibi düşman olmaz” sözü, sağlığın ne kadar kıymetli olduğunu anlatan atasözlerimizden biridir.
Yazar - Ömer Sabri KURŞUN
Okuma Süresi: 11 dk.
118 okunma
Ömer Sabri KURŞUN
-Sağlık denince akla ilk gelen kelimeler arasında; zinde olmak - dengeli beslenmek -düzenli uyku uyumak – enerjili olmak – mutlu ve pozitif kalmak - spor yapmak – düzenli olmak – doktor – hastane- aşı gibi birçok kelime peşinden sıralanır. Hepimizin sağlık hakkında bildiği pek çok şey vardır.
Organların ve hücrelerin fonksiyonlarını yerine getirmesine ve hiçbir hastalıktan mustarip olmamasına sağlık denir. Toplumumuzda ''önce sağlık'' deyişi yaygındır. Bununla sağlığın her şeyden daha önemli olduğu vurgulanır. Osmanlı Devleti'nin en uzun süre tahtta kalan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'a ait olan "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" dizeleri de bu anlayışa göre yazılmıştır…
Sağlık kelimesiyle zıt anlamlı olan ve birçok deyimde de geçen sözcüklerden bazıları şunlardır:
1- Hastalık. 2- Sayrı. 3- Maraz.
“Sağlık gibi dost, hastalık gibi düşman olmaz” sözü, sağlığın ne kadar kıymetli olduğunu anlatan atasözlerimizden biridir.
“Güneş girmeyen eve doktor girer:” Bu atasözünde ise güneşin insan sağlığı için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu anlatılır.
Sağlık genellikle, fiziksel unsurlar ile bedenin işleyişi üzerinden açıklanan bir kavram olsa da, Dünya Sağlık Örgütü'nün 1948 yılından beri kullandığı tanımına göre sağlık, “yalnızca hastalığın ya da sakatlığın olmaması değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik hali”dir...
Günümüzde, insan aktiviteleri sonucu oluşan sera gazları emisyonları sebebi ile dünyanın ısındığı konusunda geniş kapsamlı bir görüş birliği oluşmuştur (WHO, 2009).
Buna ek olarak tüm önlemlere ve uluslararası girişimlere rağmen enerji üretmek için fosil yakıtların kullanımı ve dünya nüfusundaki hızlı artış trendi ortalama sıcaklıkların gittikçe artacağını ve buna bağlı olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin daha güçlü şekilde hissedileceğini göstermektedir.
20. yüzyılda meydana gelen hızlı ve büyük çaplı sanayileşme ve ekonomik gelişme birçok problemi de beraberinde getirmiştir. Bu sorunlardan en büyüğünün ise iklim değişikliği ve neden olduğu ya da neden olacağı tahmin edilen büyük çaplı, toplumları derinden etkileyecek, sosyal ekonomik ve çevresel problemler olduğu ortaya çıkmıştır. Bu problemlerden insan hayatı için en önemlisi iklim değişikliğinin doğrudan neden olduğu veya dolaylı olarak tetiklediği, çoğu zaman ölümle sonuçlanan
doğal afetler ve sağlık problemleridir.
İnsan hayatı için vazgeçilmez olan unsurlar hava, su, gıda ve barınmadır. Bu unsurlar iklimin insan hayatı ve sağlığına olan etkilerinin de bağlantı noktalarını oluşturmaktadır…
Dünya Sağlık Örgütü anayasasında sağlık şöyle tanımlanmıştır: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.”
Bu tanımda bedence ve ruhça iyilik hali sağlığın bilinen yönüdür. “Sosyal yönden tam iyilik hali” yeni ve açıklanması gereken bir kavramdır. Bu kavramı açıklayabilmek için sağlığın sadece kişisel bir olgu olmadığını, toplumsal yönünün de bulunduğunu belirtmek gerekir. Kişinin sosyal yönden tam iyilik halinde olmasının ön koşulu sosyal yaşantısının sağlıklı olmasıdır. Çalışma ve yaşam güvenliğinin sağlanamadığı, iş bulma olasılığının bulunmadığı, gelir dağılım dengesizliğinin yarattığı huzursuzluğun giderilemediği toplumlarda kişinin tam iyilik halinde olması olanaksızdır.
Sağlık, evrensel bir kavram olmakla birlikte doğuştan gelen temel bir haktır. Sağlık kavramı; sadece hastalık ve sakatlık olmaması değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal yönden tam olarak
iyilik halini ifade eder. bu iyilik halini sağlamak için sağlık kurumlarına
büyük sorumluluklar düşmektedir.
Yani bu kurumlar hem hasta memnuniyetini sağlamak için kaliteli bir sağlık hizmeti
verirken bir yanda da sağlık kurumun maliyet kontrolünü yapmalıdır.
Sağlık; doğuştan gelen temel bir hak olduğu için sağlık hizmeti verenlerin hakkaniyet, adalet ve eşitlik ilkleri çerçevesinde bölgeler arasında ayrım yapmaksızın ülkenin her yerini bu hizmeti ulaştırması gerekmektedir.
Bu aynı zamanda sosyal devletin temel görevlerinde biridir. Araştırma konu ile ilgili yapılan teorik
çalışmalardan faydalanarak yapılmıştır. Sonuç olarak da Sağlık ile ilgili temel kavramları, amaçları ve ilkeleri üzerinde ayrıntılı bir biçimde durulmuştur. Bu bağlamda sağlık ile ilgili temel kavramların öneminin fark edilmesi hem sağlık sistemimiz hem de yapılacak sağlık politikaları için büyük bir önem arz etmektedir.
Açıklanması gereken bir diğer nokta, hastalık tanımıdır. Hastalık sözcüğünün anlamı hekim ve hekim olmayanlar için birbirinden farklıdır. Hekimler hastalığı şöyle tanımlar: “Doku ve hücrelerde normal dışı yapısal ve işlevsel (fonksiyonel) değişikliklerin doğurduğu haldir.” Hekim olmayanlar için sözcüğün anlamı kişinin kültürüne bağımlıdır. Kişinin sağlık kültür düzeyi yükseldikçe tanım hekimin tanımına yaklaşır. Genellikle kişi hastalık belirtileri çalışmasını önleyecek düzeye çıkarsa kendini hasta sayar. Sosyal bilimciler bunu şöyle belirtir. “Kişi kendisinden beklenen sosyal rolü yapamadığı zaman hasta sayılır.”
Bu konuda açıklanması gereken bir diğer nokta, hastalık tanımıdır. Hastalık sözcüğünün anlamı hekim ve hekim olmayanlar için birbirinden farklıdır. Hekimler hastalığı şöyle tanımlar: “Doku ve hücrelerde normal dışı yapısal ve işlevsel (fonksiyonel) değişikliklerin doğurduğu haldir.” Hekim olmayanlar için sözcüğün anlamı kişinin kültürüne bağımlıdır. Kişinin sağlık kültür düzeyi yükseldikçe tanım hekimin tanımına yaklaşır. Genellikle kişi hastalık belirtileri çalışmasını önleyecek düzeye çıkarsa kendini hasta sayar. Sosyal bilimciler bunu şöyle belirtir. “Kişi kendisinden beklenen sosyal rolü yapamadığı zaman hasta sayılır.”
İnsanlık tarihinde yüzyıllar boyu hastaların hekim hizmetinden yararlanabilmesi için hekim hizmetini satın alabilecek güçte olmaları doğal sayılırdı. Bu gücü olmayanın kaderine razı olması da yadırganmazdı. Bu duruma ilk tepki 19.yüzyıl ortalarında Almanya’da işçilerden geldi. Bu tepki sonucu “Sağlık Sigortası” sistemi doğdu.
Almanya’yı diğer sanayi ülkeleri kovaladı. Onlar da sağlık sigorta sistemini kabul etti. Bunun yanında bir kısım ilerici hekim ve düşünürler de herkesin sağlık hizmetinden yararlanması olanağının sağlanmasını ve bunun bir devlet görevi olduğunu savunmaya başladılar. Bu düşün akımı 1948 Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ile amacına erişti. Bu bildirgede “Yaş, cins, ırk, din, siyasal inanç ve sosyo-ekonomik güç ayrıcalığı olmaksızın herkesin mümkün olan en yüksek düzeyde sağlık hizmetine kavuşması doğal hakkıdır” yargısı yer almıştır. Bu bildirgeye Türkiye dahil her ülke katılmış olmasına karşın, hükümetlerin bir çoğu halklarına bu hakkı sağlayamamışlardır.
Emek yoğun bir sektör olan sağlık sektöründe, özellikle de hastanelerde işgücünün önemi diğer sektörlere nazaran daha fazladır. Hizmeti alan hasta ile hizmeti sunan sağlık personelinin yoğun bir iletişim içerisinde olduğu bu sektörde, sağlık personelinin yapacağı küçük bir hata, telafisi mümkün
olmayan sonuçlar doğurabilir.
Bu kapsamda hekimler, sağlık kurumlarında hastalarla birebir iletişim kurarak sağlığın idame ettirilmesinde anahtar rolü oynamaktadırlar.
Hekimler açısından iletişimsel başarı, tedaviyi nasıl uygulayacaklarının veya hastalara ne tür bilgiler sunarak eğiteceklerinin yanı sıra, hastalara yaklaşımlarından hastalarına ayırdıkları zamana, kullandıkları dilden uyguladıkları vücut diline kadar birçok faktöre bağlıdır (Tengilimoğlu,
2005:374).
Hekim ile hasta arasında kurulan ilişkinin niteliği hasta yararını, hastanın memnuniyet düzeyini ve tedaviden yanıt alınmasını etkilemektedir (Atıcı, 2007:45). İnsan ilişkileri üzerine kurulu bir meslek olan hemşirelikte ise hasta bakımının etkinliği, etkili iletişim kurma becerisine bağlıdır. Hemşire,
bireyin yaşadıklarını anlamaya çalışırken, bakım verdiği bireylerle etkili
iletişim kurabilmelidir (Uyer, 2000:88).
Hemşirelerin iletişim becerileri, hasta ve ailesiyle iletişimlerini kolaylaştırır, hasta memnuniyetini ve hasta bakım kalitesini olumlu yönde artırır (Yılmaz, 2001:69). Ayrıca uygulanan tedaviye
yönelik, hemşire ile hasta arasındaki ilişkiyi geliştirir (Kocaman, 2005:49).
Hasta ve hasta yakınlarına düşen görev ise onlara saygılı ve yardımcı olmalıdır… Olmalıdır ki daha iyi daha güvenli hizmet versinler.
Demokratik bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi her meslek grubuna mensup bireyler, meslek çerçevesinde saygıyı mutlaka görmelidir dostlarım…
"Sağlık her şeyin başıdır, o varsa her şey olabilir, yoksa hiçbir şey olmaz." Demiştir rahmetli Vehbi Koç
"Sağlıklı olmak varlıklı olmaktan değerlidir."
Hekimliğin yanında milli duygularla donanmış Türk hekimi ve hemşireleri mesleği gereği yaşamı ön planda tutmanın yanında yeri geldiğinde ölmesini de bilendir.
Ve son söz Türkiye Cumhuriyetini banisi Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’den:
“Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz.”
Sağlılı yaşam dilerim insanlığa…
Bugün yaşadığınız en güzel gün olsun, mutluluktan unutamayacağınız bir gününüz olsun ve yaşamın nefis tadını hissettiğiniz, umuda hoş geldin diyen dudaklarınız da tebessüm, ruhunuzda barış, sevgi şarkıları takılı olduğu, sıcak evinizde, sıcak yürekler ile huzurlu, sevgi ve mutluluk dolu, sağlıklı bir Pazar günü dilerim...
Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde olarak yaşamanız dileğiyle günaydın, gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin...
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir dostlar…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun...
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın... Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları