Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort
28 Şubat 2024 - Çarşamba

SABIR

Mevlana’nın bir sözü vardır, “Sabır, insan için bir ilaç ve huzura kavuşma yoludur.” Maneviyattır.

Yazar - Ömer Sabri KURŞUN
Okuma Süresi: 10 dk.
293 okunma
Ömer Sabri KURŞUN

Ömer Sabri KURŞUN

-
Google News
Mevlana’nın bir sözü vardır, “Sabır, insan için bir ilaç ve huzura kavuşma yoludur.” Maneviyattır. İçinde sevgi, inanç ve huzuru barındırır. Sabır zamanla yaşadıkça öğrenilir. Ama fazla zorlanırsa yaş aldıkça da yorulan, tükenen bir duygudur. Fazla zorlamamak lazım, zira çok az insanda bulunur.
Sabır, olacak bir şeyi beklerken mevcut koşullara dayanabilme, kendini tutma, beklerken olumsuz düşünmeme anlamlarına gelir. Kısaca kendini tutma, tahammül, katlanma, dayanma gücü ya da dayanç olarak da ifade edilir. Telaşsızlık ve şiddetsizdik ile karıştırılan bir anlama sahiptir. Çalışkanlık, gayretlilik, kararlılık, tevekkül, metanet, istikrar, umut, azim, sebat, çaba, itaat gibi kavramlarla ilgilidir. Genellikle beklenen bir durum karşısında dayanıklı, mütevazı ve gayretli olmaya işaret eder. Tasavvufta, kendini tutma ve nefsine hâkim olma anlamına gelir ve azami önemdedir. Hinduizm, Budizm, Musevilik, Hristiyanlık, İslam ve diğer birçok inançta en önemli erdemlerdendir. İçinde bulunduğumuz İslam kültüründe Eyüp Peygamber sabrın en ünlü örneğidir. Kur’an’daki hikâyesi diğer semavi dinlere benzer. İnanca sadakat ve tanrıya bağlılık konularında ilk akla gelen isimdir.
Her şeyin bir zamanı var mıdır?..
Güneş şimdi batsın ve 24 saat sonra doğsun diyebiliyor muyuz?..
Diyemiyorsak, olayların yalnızca bizim denetimimizde olmamasındandır. Hayat çoğunlukla bizim dışımızdaki unsurlarca yönlendirilir. Biz, küçük bir kısmının belli belirsiz bir sürücüsüyüzdür. İnsanın kendisi bile çevresince eğitilir ve hayata getirilir. Kaldı ki, beden dediğimiz şey de çevreden edindiğimiz gıdalar ve çevrenin bize yaşattığı günlük olaylar ile şekillenir. Hal böyleyken kendi başımıza bir şey istemek olanaklı görünmüyor.
Hayat diğer her şeyin hesaba katıldığı bir gidişata sahiptir.
Günün aydınlanmasını, yazın gelmesini beklediğimiz gibi, isteklerimizin de gerçekleşmesini bekleyeceğiz. Tabi, beklerken telaş, acizlik, bencillik, tembellik yapmadığımız gibi, acelecilik, yılgınlık, korkaklık, umutsuzluk da yapmayacağız. Çünkü hayatın hesaplayamayacağımız kadar çok unsuru var. Hayatın küçük bir parçası olan bedenimizden hayatı yönlendirmenin imkânsız değil ancak “zaman alan” bir iş olduğunu anlamamız gerekir. Bir çay kaşığı ile kuyu kazdığınızı düşünün. İnsanın hayata etkisi de böyledir. İstediğini yapar ancak istemekle birlikte çalışmak, sabretmek ve umut etmek de gereklidir.
Yaşadığımız dünya her geçen gün zorlaşmaya devam ederken, zorluklara karşı gösterilmesi gereken müsamaha da gittikçe azalıyor. Bilinmiyor ki, bir zorluk varsa, sabır gösterildiği müddetçe kolaylığı da elbette vardır. Çünkü sabır, gelen sıkıntı karşısında katlanmak değildir, gelen sıkıntıya göğüs germektir ve ahlakımızın olgunlaşması için gerekli olan en önemli prensiplerdendir. Bu nedenle sabır İslam'dan edebiyata; ayet, hadis ve mısralarda yerini almıştır.
Zorlu bir dünya hayatı geçirmekteyiz. Yaşamak zor, hayatı her an aynı seviyede yaşamak zor, imansız bir hayat geçirmek çok sıkıntılı bir durum, imanı muhafaza zor. Hayatın zorluğuna karşı çare, sabırdan geçmektedir. Bir zorluk varsa o zorluğa sabır gösterildiği müddetçe kolaylık elbette vardır.
Her birimiz hayatın içinde pürtelaş koşarak yaşamıyor muyuz?.. Sanki hayat kaçıyor, biz ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyleri yakalamaya çalışıyoruz.
Oysa yaşamın değeri bilinen anlardan oluştuğunu idrak ederken insanoğlu, başka bir şeyin gücünü, sihrini unutuyor aslında. Bazen bir tek anın yaşanabilmesinin, birçok anda gerçekleştirilebilen “SABIR” olduğunun sihrini unutuyor…
Yüce Allah (c.c.) ayet-i Kerime’de şöyle buyurmaktadır: 'Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.'(İnşirah, 94/5-8)
Sabır hayatımızın vazgeçilmezleri arasındadır. Sabır ahlakımızın olgunlaşması için gerekli olan prensiplerdendir. Sözlükte 'dayanma, dayanıklılık' gibi anlamlara gelen sabır, ahlâk bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah'tan başka kimseye şikâyetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve âhiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükûnet ve dayanma gücü demektir Sabır akıl ve zekânın, ceza' acizliğin bir ifadesi sayılmıştır…
Buna göre, düşünen bir kimse haramlardan sakınma konusunda gösterilen sabrın Allah'ın azabına sabretmekten daha kolay olduğunu bilir.
Sabır 'nefsi telaştan, dili şikâyetten, organları çirkin davranışlardan koruma, nimet haliyle mihnet hali arasında fark gözetmeyip her iki durumda sükûnetini muhafaza etme, Allah'tan başkasına şikâyette bulunmama' şeklinde de tarif edilmiştir. Gazali sabrı 'din duygusunun nefsani arzu ve tutkuların baskısına karşı direnç göstermesi' diye tanımlar. '...Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır...'
Sabır kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de beş âyette geçer, ayrıca 100'e yakın âyette aynı kökten çeşitli isim ve fiiller yer alır. Bu ayetlerde genellikle sabrın önemi üzerinde durulmakta, sabırlı davrananlar yüceltilmekte ve onlara verilecek mükâfatlar anlatılmaktadır.
Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor: 'Hz. Peygamber (sav) bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve 'Allah'tan kork ve sabret.' dedi.
Kadın, 'Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!' diye cevap verdi.
Hz. Peygamber'i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber (sav) olduğu söylendi.
Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber'in (sav) kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber'in yanına girdi ve);
'Seni tanıyamadım.' dedi.
Peygamber Efendimiz de, 'Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.' buyurdu.
(Buhârî, Cenâiz, 31; Müslim, Cenâiz, 15)
Kur'an'da bildirildiğine göre Allah insanları korku, açlık, yoksulluk, yakınların ölümü, ürün kaybı gibi musibetlerle imtihan eder. Bu musibetleri sabırla karşılayanların ve Allah'a teslimiyet gösterenlerin rablerinin lütfuna, rahmetine ve ebedî kurtuluşa erecekleri müjdelenir.
Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
'Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır.' (Müslim, Birr, 107)
Allah, putperest düşmanlarının aşağılayıcı davranışlarına katlanan Müslümanları sabretmelerinin mükâfatı olarak ebedî kurtuluşa ulaştıracağını bildirmiştir.
Kendilerine kötülük yapanlara sabırla muamele edip kötülüğe kötülükle karşılık vermeyenlere düşmanlarının hile ve tuzakları asla zarar vermeyecektir.
Ebû Saîd el-Hudrî'den nakledildiğine göre, ensardan bazı kimseler Resûlullah'tan (sav) (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar istediler. Allah Resûlü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle buyurdu:
'…Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir. ' (Müslim, Zekât, 124)
Özellikle savaş durumunda sabır gösterip disiplinli davranan Müslümanları Allah melekleriyle destekleyeceğini vaat etmiştir. İyilik yolunu seçip kötülükleri güzellikle karşılamaya çalışanlar, böylece düşmanlıkları dostluğa çevirenler, bunu ancak sabırlı davranışları ve erdemlerde büyük pay sahibi olmalarıyla başarabilir.
Lokman'ın (as) oğluna verdiği şu öğüt hepimiz için yapılmıştır:
'Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir. ' Lokman, 31/17
Kur'an hayatta insanın başına gelen musibetlerin bir imtihan olduğunu, bu imtihanı sabırlı olanların kazanacağını bildirir. Bu sebeple Müslümanlar Allah'tan sabır ve kendileri sabırlı davrandığı gibi birbirlerine de sabrı tavsiye etmelidir.
'Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler ve şöyle derler; 'Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu olan cennet ne güzeldir.' (Rad, 13/23, 24.)"
Sabır öyle bir erdem ki, haklıyı haksızdan, adaletsizi adaletliden, nefreti sevgiden, yalanı doğrudan bir anda ayırıverir. Sabır ruhu sükûnete erdirir, ayna tutar gerçek kimliklerimize.
Sabır öğretir. Beklemeyi, dua etmeyi, teslimiyetin gerçek anlamını, dinlemeyi, duymayı, bilmeyi öğretir.
Gerçeği fark ettirir sabır. Kim olduğunu, neyin parçası olduğunu öğretir. Yokken, var olana inanmayı öğretir sabır. O yüzden zordur, o yüzden sınavıdır ya insanoğlunun.
En direndiklerinizin kalbe en yakın olanlar olduğunu bir anda fark etmenize yol açan şey de sabrın ta kendisidir zaten.
Yeryüzünde karşılaşıp sınava durduğumuz her meselenin özü sabır aslında… Ve bunu en güzel anlatan hikâye de bu belki de:
Sadi Şirazi bir gün yolda yürüyordur. Yol uzun, hava çok sıcaktır.
Yürümekten yorgun, havanın sıcaklığından bitkin düşe düşe kilometrelerce ilerler ve bu arada öyle susamıştır ki etrafına bakınmaya başlar.
Az ileride bir çeşme görür, yanına doğru yürümeye başlar. Çeşmeye vardığında o kadar susuz kalmıştır ki çeşmenin altındaki taşı geç fark eder. Taşın üzerinde kocaman bir delik açılmıştır.
“Allah Allah”, der içinden. “Su akmıyordu ki, bu taş nasıl delinir?..”
Bunları düşünürken, kapattığı çeşmeden minik minik damlayan suyu fark eder ve suyun damladığı yere bakınca damlaların bire bir deliğe denk düştüğünü ayrımsar. Kendi kendine gülümser ve şöyle der:
“Çünkü taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.”
Çünkü meselenin özü, sabır ya sabır… Sabırla, damlaların gücüyle kalmanız dileğiyle…
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.